Jump to content

Beyaz Perdenin Karanlık Ruhları


schizophrana

Önerilen Mesajlar

"Kötü adam ne kadar iyiyse, film de o kadar iyidir. Bu en önemli kuraldır."

Alfred Hitchcock

 

"Bedenlerin ve ruhların çözülmesine odaklanan korku filmi, dünyaların ve kimliklerin bozuluşuyla ilgilidir."

Vivian Sobchack

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/dergolem.jpg

Kökenlerini halk mitoslarından ve literatürden alan erken dönem korku sineması, vampirler, kurt adamlar, mumyalar, yapay insanlar ve hayvan formuna dönüşen örnekleriyle türün en büyük klasiklerine bu dönemde imza attı. Les Vampires (1915) ile ilk ciddi örneklerini veren tür, Alman dışavurum ustası F.W. Murnau eseri Nosferatu, eine Symphonie des Grauens (1922) ile ilk

Dracula uyarlamasına kavuşacaktı. Dracula isminin yasal haklardan dolayı kullanılamadığı bu yıllarda Der Golem, The Phantom of the Opera, The Hunchback of Notre Dame gibi diğer başka mitoslar seyirciyle buluşacaktı.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/dracula2.gif

1930'lara gelindiğinde, Universal şirketinin türü ateşleyip kül olana kadar sömürdüğü bir dizi korku klasiğini görüyoruz: Dracula (1931), Frankenstein (1931), The Mummy (1932), The Invisible Man (1933), King Kong (1933), Werewolf in London (1935) ile başlayan ve diğer stüdyoların da katılımıyla Dr. Jekyll and Mr. Hyde (1931), Island of Lost Souls (1932) gibi kendi serilerini ve tekrar çevrimlerini doğuracak bu ilk klasikler, her türde olduğu gibi, korku sinemasının şablonlarını oluşturan öncü yapımlar olarak tarihe geçtiler. Ardıllar arasında özellikle Bride of Frankenstein (1935), The Wolf Man (1941) ve The Hunchback of Notre Dame (1939)'ı saymak gerek. Hammer şirketi türü erotik ve kanlı bir görselliğe taşıyana dek Bela Lugosi, Boris Karloff, Lon Chaney ve Lon Chaney Jr gibi aslarla yoluna devam eden beyaz perde canavarları, bu yeni dönemde Christopher Lee, Peter Cushing, John Carradine ve Vincent Price gibi haleflerle yoluna devam edecekti.

 

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/draculee.jpg

Christopher Lee'nin Dracula, Peter Cushing'in Van Helsing rolleriyle özdeşleştiği dönemde en zayıf halka,

Jack Pierce'in harika makyajından yoksun kalan Frankenstein filmleriydi. Bu dönemde kadınlar da "Dracula'nın Gelinleri" olmaktan çıkıp seksi konteslere dönüşmüşlerdi. Mumya ve Kurt Adam hikayeleri günümüzde halen yeniden çevrimlere maruz kalırken, Frankenstein, Karloff'un meşhur makyaja benzersiz uyumuyla bir daha tekrarlanamaz bir mitosa dönüşecekti. The Cat People (1942) ise Kurt Adam efsanesine yeni bir boyut getiren bir başka klasik oldu.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/gill-man.gif

Klasik hikayelerin yanında sinema kendi efsanelerini de yarattı: Creature from the Black Lagoon (1954), daha sonra çizgi roman uyarlaması Swamp Thing (1982) ile metamorfoza uğrayacaktı. The Thing from Another World (1951), The Fly (1958) ve Invasion of the Body Snatchers (1956) ikinci çevrimleriyle ilkinin bile üstüne çıkan şöhrete kavuşan filmlerdi. The Nutty Professor (1963) gibi türün klasiklerini ti'ye alan yapımlar da vardı (Jerry Lewis önce bir hayvana -Mr. Hyde- dönüşür, daha sonra formülü geliştirip kendi jönünü yaratır. Replikler bile delicedir: "Bir kere psikoloğa gittim. Bende şu kişilik bozukluğundan mı ne varmış, çift kişilik. 82 dolar istedi. 41 ödedim, gerisini diğer adamdan al dedim." Dr. Jekyll and Mr. Hyde hikayesinin türevlerinden bir diğerinin Spider-man 4'ün olası kötüsü Lizard (Curt Connors) olduğunu da eklemek gerek. Robert Louis Stevenson'un bu ünlü hikayesinden esinlenen karakterler içinde başı çeken Hulk dışında Marvel evreninde ismi Hyde olan bir karakter daha mevcuttur.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/godzilla.jpg

Hollywood'un para basan korku sanayiine dünya da fazla ilgisiz kalmadı: Japonlar Gojira (sonradan

Godzilla, 1954) ve dev kaplumbağa Gamera (1965) ile kendi kültlerini yarattılar. Gamera beyaz perdenin son siyah beyaz canavarıydı aynı zamanda. Jean Cocteau 1946 yılında La Belle et La Bete ile Güzel ve Çirkin hikayesine fantastik, bir o kadar da başarılı makyaj çalışması ile eşsiz bir yorum getirdi. Bu, hikayenin King Kong'dan sonraki ikinci büyük uyarlamasıydı. Temaya uygun çizgi film Beauty and the Beast (1991) ise En İyi Film Oscarına aday olmuş ilk ve tek animasyon olarak adını sinema tarihine yazdıracaktı.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/oz-witch.jpg

Animasyon demişken, Disney'in kötülerini de unutmamak lazım: Wicked Queen (Snow White and the Seven Dwarfs, 1937), Maleficent (Sleeping Beauty, 1959), Cruella De Vil (One Hundred and One Dalmatians, 1961) gibi "lady"ler, kötü kalpleriyle canlı örneklerine bile parmak ısırttılar. Bunlara Wicked Witch (The Wizard of Oz, 1939)'i de eklerseniz, yenilmez bir kare as yaratmış olursunuz.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/crab-monster.gif

Canavarlar her zaman insan formunda ortaya çıkmadılar: İnsan yiyen bitkiler (The Little Shop of Horrors, 1960), dev böcekler (Them!, 1954; The Incredible Shrinking Man, 1943), insan dostu köpekler (Cujo, 1983), yer altı insanları (The Mole People, 1956) ve canavarları (Tremors, 1990), mumyalar (House of Wax, 1953), kötü ruhlu evler (The Amityville Horror, 1979; Poltergeist, 1982; The Shining, 1980; House, 1986), katil domatesler (Attack of the Killer Tomatoes, 1978), jöleler (The Blob, 1958), kuşlar (The Birds, 1963), piranhalar, katil timsahlar, Loch Ness canavarı (What a Whopper, 1961), dinozorlar (The Lost World, 1925), uzaylılar (Mars Attacks the World, 1938), iskeletler (Jason and the Argonauts, 1963), lanetli video teypler (Videodrome, 1983; Ringu, 1998) ve akla gelebilecek daha birçok

materyal, sinemada korku öğesi olarak kullanıldı. Bunlar arasında Them! (1954), nükleer felaket sonucu meydana gelmiş canavarları ve devasa böcekleri konu edinen ilk film olması dolayısıyla ayrı bir yere sahipti.

http://www.sinemaestro.com/images/storiesold/maske/livingdead.jpg

Yeniden çevrimlerle çürümeye yüz tutan türe yeni bir soluk getiren, çürümüş bedenlerin istilasıyla korku salan zombi filmleri oldu. I Walked with a Zombie (1943) gibi ilk örnekleriyle kavrama açıklık getiren türü kült haline getiren film, daha sonra adı bu türle birlikte anılacak George A. Romero'nun The Night of the Living Dead (1968)'i oldu. Film gerçek bir gerilim fırtınasıydı ve kara film tadındaki sonu ile yeni bir alt türe daha imzasını atıyordu. Zombiler her zaman aynı hudutlarda dolaşmadılar, kimi zaman köpekbalığına saldırırken (Zombi 2, 1979), kimi zaman Beethoven dinlemeyi tercih ettiler (Day of the Dead, 1985). Yavaş ve aksak adımlarının düzensizliğiyle korku ve rahatsızlık yaratmış zombilere en radikal değişimi getirense 28 Days Later (2002) oldu. Para basan her film gibi, o da kendi serisinin içinde boğulup gitti.

sinemaestro

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...