OLGULAR
1. Ş.U. 19 yaşında, erkek, ilkokul mezunu,bekar. Ailesi doğuda bir kentte. 2 yıldır izmir'de bir otomobil tamircisinin yanında çalışıyor. Geceleri tamirhanede yatıyor.Konuşulan ustası Ş.U. nun annesinin 4 yaşında iken öldüğünü, babasıyla belirgin sorunları olduğunu belirtiyor. Baba "benden olduğu ne malum" diyerek evden kovar, dışlarmış. Belki de yaşadığı kenti bu nedenle terk ederek İzmir'e gelmiş. Zaten bu konulardan çok az söz edermiş.Zaman zaman İzmir'deki bir yakınlarının yanına gidiyor; yine ustasının ifadesiyle bu ailenin kızına duygusal yakınlık hissediyor. Bu kişiler dışında edinebildiği bir çevresi yok. İntihar olayından iki hafta kadar önce bu kız, başka bir erkekle kaçmış.Bu olaydan sonra Ş.U. içe kapanmış, konuşmaz,gülmez olmuş. İntihardan bir gün önce yakınlarına gidip, onlara olan borcunu kol saatini bırakarak ödemiş ve kendini öldüreceğini söylemiş. Bugünlerde ustası "artık kimsem yok, senden ve dükkanından başka", "rüyamda kendimi astığımı gördüm" dediğini anımsıyor. Ancak, intihar girişiminde bulunacağı ustanın hiç aklına gelmemiş. Geceleyin masaları üst üste koyarak,dükkanın önündeki elektrik direğine çıkmış ve otomobil vantilatör kayısıyla kendini asmış. Ertesi sabah ölüsünü indirmişler. Bıraktığı notta "böyle yaşamaktansa, yaşamamak iyidir. Bu sokak iyi bir sokak, kıymetini bilin. Elveda" yazıyormuş.Bu olguda intihar risk faktörlerinden parçalanmış aile ve sosyal destek sistemlerinin yokluğu, bekarlık ve yalnız yaşama, erken yaşta obje kaybı, parasal sorunlar ve intihara öncül olabilecek, kısa süre önce, sevilen-önemli bir kişinin kaybı belirgindir. İntihar öncesi tanımlanan ruhsal durumu belirgin depresif bir dönemi betimlemektedir. Önceki günlerde insan ilişkileri modeli, kendini öldüreceğini ya da rüyasında intihar ettiğini gördüğünü söylemesi, not bırakması ve intiharın gerçekleştirilme biçimi, girişimin planlı ve ölme amaçlı olduğunu düşündürmektedir.Ayrıca, ardında bıraktığı, kıymeti bilinmesi gereken"iyi bir sokak" dışında bir şeyinin olmaması derin bir yalnızlık ve umutsuzluk göstergesidir.
2. Ş.B. 36 yaşında, erkek, ilkokul mezunu, 13 yıllık evli, 2 çocuklu, serbest meslek sahibi. Eşiyle görüşüldü. 15.8.1990'da paranoid psikoz tanısıyla sağaltıma başlanmış. Birkaç aylık sağaltımdan sonra belirginleşen depresif klinik görünüm nedeniyle yatırılmış, düzelmeyle taburcu edilmiş.Bundan birkaç ay sonra intihar düşünce ve girişimleriyle yineleyen ağır bir depresyon dönemine daha girmiş. Ardışık iki intihar girişimi nedeniyle hastaneye yatış sırasına alınan hasta,bu bekleme süresi içinde kendini İzmir körfezine bilinmeyen bir biçimde atarak intihar etmiş. Ölüsü birkaç gün sonra bulunarak, denizden çıkarılmış Aile ya da yakınlarına intihara ilişkin hiç söz etmemiş. Belirgin iş, evlilik, bedensel sağlık sorunu tanımlanmıyor. İntihar nedeni doğrudan ağır bir depresyona eşlik eden, intihar düşünceleridir.Olasılıkla aile çevresinde; ilaçla yaptığı önceki girişimlerin fark edilerek önlenmesi ve yüksek düzeydeki ölme kararlılığı, hastayı bu intihar biçimine yönlendirmiştir.
3. Ş.B. 42 yaşında, erkek, ilkokul mezunu, 19 yıllık evli, 2 çocuklu. 15 yıl yurt dışında çalışıp emekli olduktan sonra, eski kenti izmir'e dönmüş.Eşiyle görüşüldü. Yurt dışındayken zaman zaman sıkıntıları olurmuş, ancak hiçbir hekime başvurmamış ve sağaltılmamış. Bu dönemlerde her gün alkol alarak rahatlamaya çalışırmış.Babası da sürekli alkol kullanan biriymiş. Bu alkol kullanımı bir yıl önce Türkiye'ye dönene dek sürmüş. Son bir yıldır kesinlikle alkol kullanmıyormuş. Ancak, hiç evden çıkmıyor,korkuyor, evdekilerin başına bir şey geleceğini,izlendiklerini, çocuklarının kaçırılacağını söylüyor,uyku uyuyamıyormuş. Eşi bu dönemde çok evhamlı olduğunu, kendisini de hiçbir yere salmadığını söylüyor. Son aylarda yine azar azar alkol almaya başlamış. Doktora başvurmamış.Birkaç ay önce, alt katlarındaki lokantacı borçlanarak iflas etmiş ve kaçmış. Bu olaydan sonra, kuşkuları daha da belirginleşmiş. Ancak eşi sosyal ve ekonomik hiçbir sorunları olmadığını yineleyerek vurguluyor. Bir gece eşinin uyumasını beklemiş. Kapıyı onun üzerinden kilitleyerek çatıya çıkmış. Oradan yan bloktaki, bir yakınına ait boş daireye geçmiş, kendini asmış. Ertesi sabah ölüsü,aranarak bulunmuş. Eşi birkaç gün sonra, yazlığa gitmek üzere tüm hazırlıklarını tamamladıklarını,ancak hastanın o gün "belki kısmet olmaz,gidemem" dediğini anımsıyor. Bu olguda da intihar olasılığı, yakınlarınca hiç düşünülmemiş. Yapılan otopside savcı, cesedin alkolsüz olduğunu belirtmiş.Bu olguda da öncekine benzer biçimde intihara öncül olabilecek sosyal ya da ekonomik bir sorun yoktur. Eş tarafından betimlenen ruhsal tablo,paranoid bir sürece uymaktadır. Burada da intihar eylemi etraflıca planlanmış, fark edilmeye karşı önlemler alınmış, gece saat iki sularında ası gerçekleştirilmiştir. Ölme niyeti aynı gün "belki kısmet olmaz" sözcükleriyle belirtilmiştir. Alkol kötü kullanımı bağımlılığı yalnızca bu olguda vardır.
4. H.K. 15 yaşında, kız, İmam Hatip Lisesi I.sınıf öğrencisi. Arkadaşlarıyla gittiği bir piknik sonrası okuldan atılacağını, kızlık muayenesi yaptırılacağını öğrenince evde bulunan, annesine ait isoptin adlı ilaçtan 30 tane almış. Uşak Devlet Hastanesine kaldırılmış. Benzer koşulları yaşıyan kız arkadaşı da çok sayıda mide ilacı alarak intihar girişiminde bulunmuş, ancak kurtarılmış. Uşak'taki tıbbı olanakların yetersizliği nedeniyle İzmir'e getirilmiş. Ancak derin komadaki hasta, tüm önlemlere karşın, kurtarılamamış, yatırılışından iki saat kadar sonra ölmüş. Basında genişçe yer alan bu olaya ilişkin aileyle görüşülememiştir.Olgu impulsif doğadaki ergen intiharlarını andırmaktadır. Genç kendisi için oldukça travmatik kızlık muayenesi ve okuldan atılma tehditleriyle karşı karşıya kalmıştır. Olasılıkla almakta olduğu eğitim ve sosyal çevresi nedeniyle ağır bir süperego baskısı, suçluluk, çaresizlik duygularıyla intihara başvurmuştur. Ancak, birlikte intihar girişiminde bulunan diğer kız arkadaşı gibi rastlantısal olarak mide ilacı alsaydı, büyük olasılıkla ölmeyecekti, alınan antiaritmik ilaçlar ölüme neden olmuştur. Bu olguda yerleşik ruhsal bir sorundan çok, intiharın akut kriz döneminde gerçekleştirilmesi söz konusudur.
5. H.K. 34 yaşında, kadın, bekar, genelevde çalıştığı belirtiliyor. Üç yıl kadar önce ameliyat olarak cinsiyet değiştirdiği dolaylı görüşmelerle öğrenilebildi. Birkaç kez "akıl hastanesine" yatarak sağaltılmış. Yüksek dozda nöroleptik alarak intihar eden hasta, yoğun bakımdaki çabalara karşın kurtarılamamıştır.Aile ve yakın çevresiyle ölümden sonraki günlerde görüşülmek üzere sözleşilmiş ancak görüşme gerçekleştirilememiş, giderek ardışık görüşme girişimleri rededilmiştir. Bu olguda olasılıkla olumsuz çevre koşulları,cinsel kimlik sorunları ve hastaneye yatmayı gerektirecek ruhsal sorunlar intihara yol açmıştır.İntihar için kullandığı ilaçlar göz önüne alındığında"psikotik" olduğu söylenebilir. Bu sosyal ve psikolojik görünüm içinde olasılıkla intihara yol açan bir akut olay yaşanmıştır. Ancak tüm çabalara karşın gerekli bilgi alınamamış, hastanın çevresi bu konuda görüşmeyi reddederek, olayı ört-bas etme yolunu seçmiştir.
6. S.Y. 40 yaşında, erkek, evli, çocuksuz, işçi.Eğitimi yok. 23.5.1991'de hastaneye getirilen hasta bir gün sonra öldü. Bir şişe folidol içmişti. Aile ve yakınlarıyla görüşülemedi, yalnızca hastane kayıtlarından bilgi edinildi. Kayıtlarda da uygulanan sağaltım yöntemleri dışında bilgi bulunamadı.
7. H.Ç. 22 yaşında, kadın, evli, çocuksuz,İlkokul mezunu. İntihardan bir gün önce başvurduğu kadın-doğum uzmanı anksiyete bozukluğu tanısı koyarak Nervium (15mg/gün)kullanmasını önermiş. Yakınları yoğun bakım hekimine hastanın 8 aylık evli olduğunu ve cinsel ilişki kurarsa öleceğine inandığını belirtmişlerdir.11.12.1991'de folidol içerek komada getirildiği ve yoğun bakım ünitesinde öldüğü yoğun bakım hekimince bildirilmiştir. Aile ve yakınlarıyla görüşülememiştir.Son iki olgu için çok sınırlı bilgi edinildi. Her ikisi de çok ağır durumda hastaneye getirilmişti. 7.olgunun 8 aylık evlilik süresine karşın cinsel ilişkiyi gerçekleştirememesi, ölümden önceki günlerde,sağlık karnesinde belirtilen anksiyete bozukluğu tanısını alması, süreğen bir cinsel işlev bozukluğu ve buna bağlı aile içi çatışmayı düşündürmektedir.