Şehsuvar
I.
gece saçlarına kadar sokulur, güzelliğine
atılan ilmiklere kadar ulaşır. Koltukaltına
kaç takım yıldız, burç saklar. Şehsuvar
sığ sıkıntılar ardında derin bir havuz..
dikdörtgen dudaklarda çok yuvarlak
sözcükler var! Herhangi birine selam versen
dağılmaya mecbur oluyor yüzün. Uzaklara
gideceğim ben diyor delikanlı, gobi çölüne..
Tarih atlaslarında yitireceğim her zerremi
anlık bir yanılgıdır diyor suçüstü alttarafı
anahtarlıkların hüznü üstüne
çift kişilik yataklar için yazdığım senaryolar
yollar: derisiz ceninler gibi çirkindir
yollar: tanrının çocuk oyuncağı olduğu çağda
işlenmiş günah-kırılmış ikona
yollar: insanın kendi cenazesine
geç gitmesi gibi bir şey! Özellikle!
şimdi saatbaşı
satranç oynayan sabıkalı beyoğlu kaldırımları
utanca doğru atılan serinkanlı
serseri adımları turfanda-radyodan ajans ve hava durumu
ve muhallebiciler, daima kalabalıktır, daima terli
içerde tavuk göğsü gözleriyle sevgililerimiz! Simli!
ve öpüşenler oğullaşan, sıklaşan zenci elleriyle
o tekerlemeler söylenmeyecek! o bilmeceler sorulmaz!
kaç parmağı çatırdar ki hüsranımın
kaç ciğeri şişer ki rakı şişelerinde gömdüğüm
aşklarımın. Aşkı geçelim. Onu geçelim,
onu unut şehsuvar!
ya da kımıltısız bir kuş ölüsü dünya müzelerinde
beton bağlayan aromalı kanatlarıyla kımıltısız
kımıldar bir gün! Onu umut
kımıldatır değil mi
kımıldatır değil mi şehsuvar!
saçmalıyorsun! Evine dön, o vıcık vıcık
koynuna annenin, sabahlığın arkasında haydi!
sırılsıklam memeler, ucu mantarla tıkanmış memeler
ve şato zindanı dolaplarda boğdurulur
porno dergilerinin şahsi derbederliği.. Direniş
bir bakıma
- Haklısın de! - imparatorluk ahlağı,
doyum seferberliği! Ve emilmiş
bir dili andıran dilsiz adı usancın
bende gizlenen bedensiz bir ölümdü varsay
ki fazlaca huysuz
ki fazlaca havadar
ah! Neden sütyen takmaz acaba uzamış adamlar,
ayaklarına,
yürümedikçe sarkmasın diye bacakları!
evet! üstüne üstüne yüklendikçe kaçar
kaçar ha kaçar
sevda katillerinin otellerdeki
kilometrelerce kadınlardan çalıp da
başlarına geçirdikleri
ten rengi külotlu çoraplar!
kimsen de kalmaz birdenbire! Açtıkları yaradan
kan bile akmayacak. Çoğu küstah! Çoğu şımarık!
vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır
vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır
şehsuvar! Sınırlara mayın döşer bakışların
vahşı bir at almış altmış dağı aramıza taşır
şık bir omuz devrimiyle baharı getir
tavlalar kırılır, iskambil kağıtları savrulur
görücüye çıkan büyücü bir kız oluverirsin
patlamış yirmi ikilik ampul gibi
patlamış mısır seven
mısırlı esmer çocukların
tokluğa açlığı gibisindir
vahşi bir at almış altmış dağı aramıza taşır
yuvanı, anneni bugün terkettin tırnakların arap
ses duvarını aşamaz sesin
ışık kırılır mı hiç
birleşir yeniden adeta
- kardeş duası çeker
muskalar tutar -
senin merceklerinde şehsuvar!
Baksana sultan!
dikdörtgen dudaklarda
daha ne çok
yuvarlak sözcükler filan var. Gülsen
ağızın düşüverecek ve kenarından biraz
çatlayıverecek kahkahan. Ve vahşi bir at
alıp bir altmış dağı daha
aramıza taşıyacak! Ve vahşi bir atın
bir hayat boyu süren
saltanatına dönüşecek birden
hasretlerle gitgide
gitgide ağırlaşan zaman..
II.
maviden öğreneceği çok şey olmalıdır denizin
yakışıklı bir kadındır şehsuvar. Titredi mi
gökyüzü de titrer, toprak da, deprem de titrer,
onunla beraber umulmadık gülden fışkıran renk de!
aynalar be şehsuvar, rujla boyanmış kırık aynalar
zahiri görüntüler de sayılabilir, ahenk de!
kasıklarında kasım gibi çoğalan
susam ahırlara kilitlenir o atlar bilhassa
meydanlar sevdanla, ağrınla cilalıdır. Olmasın mı?
simit satan kimi çocuklarsa
kördür, topaldır, mavidir
bakirdir daha oysa!
anne diye seslenir ölümlü çınarların
dışa vurmuş toy köklerine şehsuvar, anne!
kimsin sen?
kimim ben der anne
tekillikle kalaylanırken yüreği adamakıllı
kıllı erkek kollarında. En zayıf sesiyle
ağlar mı hiç! En karambol sesiyle
ağlar mı hiç! En matem
sesiyle ağlar anne!
maviden kapacağı çok şey olmalıdır denizin
bir kere: anneler öncelikli diri kalsın, anneler
****** olmasın efendiler..
nerede yaşadığını bilmeyen bir vapur sıyrılır
uykularında şehsuvar'ın. Bütün shakespeare'ler
bütün hamlet'leri düşünür. Balerin bir sabahtır,
damlarında ayakparmaklarının uçlarında yürür güneş..
tüyler, taç yaprakları, aman gürültü etmeyin!
her anın
hep bir susan insanıdır şehsuvar.
- şehrin surlarına, cemre olur
düşüverir at cesetleri, bıçaklarda festival var -
henüz büyüyememiş isyan
henüz planları yarım bir katliamdır şehsuvar!
söndürülememiş orman yangını gözlerinde
sosyolojinin lümpenliği!
söndürülememiş kireç kuyusu gözlerinde
erken uyanışın yaşlı ergenliği!
iniltinin
suya yansıyan gövdesidir şehsuvar
hey! anlasana sultan!
dikdörtgen dudaklarda
daha ne çok
acısız iftiralar falan var..
şehsuvar kurtulmak da ister
kurtuluşu neye bağımlıdır;
- cevap şıkları -
a) "30 nisanda hitler intihar etti. 7 mayısta almanya teslim
oldu!"
intihar
alnımı açtı, beynime gerdi beyazperdesini
kafatasımda bir kabile buldum sonra buzuldan
okyanuslar buldum damağıma açılan gözoyuklarında
östakimde birtakım kanun taksimleri
birtakım kanun kaçakları gibi esrarengiz iş sonra
- esrarlı sigara içen bukalemunlarla küstük o sıra -
hangi birini bölsem ötekine
diğeri masasına çağıracak beni
bardağımı doldurup ensemdeki tüyleri çekiştirecek
beni kambur burunlu şairlerle tanıştıracak alelacele
alelacele el sıkışılacak, memleket meselelerinden
söz edilecek alelacele ayaküstü, ayaküstü sarhoş olunacak
kusulacak ayaküstü alelacele
yedi heceliler veya yedi uyurlar / uydurulacaklar
uydurulacağız alelacele! Vazgeçmem gerekecek belli
omurlarımdan, omurgamın içine tramvay hattı döşenecek
kızlık adını işleyeceğim bekaretin tığla
rönesansın kızlık zarına.. Leonardo! Leonardo!
haminnem mona lisa'nın ta kendisi çıkacak. Zorla şehsuvar
atlar yine karşıma çıkacak, karşı çıkacak aşk
hanım hanımcık! Aşkı geçelim. Onu geçelim.
Onu unut şehsuvar!
onaylansın lütfen
uzay boşluğunun karın boşluğuma doluşması..
sen! ruhumun organik hali!
sen! gençliğimin gergin bırakılmış tek kası.. Arkası,
şekilsiz bir dudak oldun yüzüme ikinci yeni
metal bir şafak oldun göğüme sorgusuz sualsiz
siz! şehsuvar'ı ve beni liflere ayıran
kirpik diplerinden oluk oluk sperm gelen
korkuluklar!
milleti gerdanıma toplayıp
parlak cesaretlere, oğlancıl ihmallere yürüdünüz
peşinizden tükürecektim bir ihtimal, peşinizden,
pencereme pencelerinizin hayasızlığını sürdünüz
kapılar sürgülendi, kapı önlerinde
evde biriktirilmiş kız kuruları süngülendi
allah kahretsin, kahrettiniz beni, cani ettiniz
kendi bedenimde kendi kendime tecavüz ettim
deli oldum, kül oldum, ıslıklaşıp durdum
aruz vezni serçelerle
romen rakamı gerçeklerle
dedim: bendim
böcekler gibi sevişen o dostlarla
tanıdınız mı?
- Hayır! Pek çıkaramadık!
- Ama tanımanız şart!
Ah sultan! Ah şehsuvar!
intihar
alnımı açtı, aklımı buldu, sana selam söyledi..
ardından, ne olabilir ki başka, işte birkaç
çiyli sardunya, birkaç yarım kitap, sevilmesi
okşanması eksik
birkaç ölü kedi işte!.
b) "Hiç sabahattin ali okudunuz muydu?"
enteresan bir soru
biraz düşününüz / biraz düşününüz / az
istiridyelerden söz edin bana / ince çerçeveli
gözlüklerden / piyer loti'den / amerikan barlarda
ardıardına içilen dublelerin biyografisinden,
örneğin bürokrasiden, geleneksel aydın
terbiyesizliğinin kronolojisinden, lobilerden,
ortalarda bir yerden, farzımuhal katolik
alkoliklerden / hadi! piyonlardan, paslı piyanolardan
ispiyonlardan, kara şapkalı sivillerden
ya da durup dururken beliren
sivilcelerden söz edin bana. Siz hiç
sabahattin ali okudunuz muydu tan vakti
okumadıysanız, tam vakti dedi şehsuvar!.
- sahi, tanımadınız mı?!
- hayır, pek çıkaramadık!
ne çok yuvarlak sözcük..
ne çok artistik..
c) "bir cüce ile çocuk arasındaki farkı bana söyleyin hele,
neden size düşman olsunlar ki?"
şehsuvar! çabuk! yaşlanıyorsun. Yaşlandın mı
Ölüler sevindirilmek isterler lacivert mezarlarında
hastahane köşelerinde septik
ellenmek filan hani eskaza
kaç fırsat vardır ki artık
göz ilişsin, silah kalksın, kulak duysun
bir de ikide bir hortlarsa davalar ansızın
avukat tırnaklar kemirilirken ceviziçi odalarda
tek başına doğmanın
bir başına kırlaşmanın
kendi kendini kırbaçlamanın acımasız acımasızlığı
(ah! sultan! bir ceylan sizi-ezik büzük-üç büklüm)
bu şehirde ya sen de vahşi bir at
ya da olsan olsan
kabuk bağlayamayan
dinsiz bir yara olursun!
- sahi, tanımadınız mı hala?
- gene çıkaramadık
d) "Once there was a boy. He had no friends to help him.."
- isminiz nedir, efendim?
- gizlemek istiyorum. Söylemesem..
- kaç yaşındasınız?
- yirmi iki..
- Nerelisiniz?
- İstanbul'lu..
- ne iş yapıyorsunuz?
- insanım..
- evli misiniz?
- hiç denemedim..
- çocuklarınız var mı?
- olabilir!
- isimlerini söyler misiniz?
- gizlemek istiyorum. Söylemesem..
- burasi neresi.
- psikiatri.
- ben kimim?
- bilmem. Siz bu yaşa kadar bunu öğrenemediniz mi?
- hangi yıldayız?
- bu hangi gezegen? Tabii sizi üzmezsem ve yormazsam..
- Hangi ay?
- hangi sevgi, değil mi ama. İlkin bu. Öncelik bu
sorunun..
- ayın kaçı bugün?
- hepsini adlandıralım, bunu mu istiyorsunuz?!
- evet efendim, son dünya harbine katılan devletleri bana
söyler misiniz?
- savaşları ülkeler ilan eder, insanlar yapar!
- biz o harbe iştirak ettik mi?
- ben hiçbirine katılamayacak kadar, canlıyı-cansızı
seviyorum. Siz, katılmış mıydınız?
şehsuvar! çabuk! kandırılıyorsun. Kandırıldın mı?
III.
"sizler!
hayatta yaşamaktan başka gayesi kalmayanlar
coğrafya bilmeden öpüşmeye çalışanlar
sizler!
yapısalcılar, ruhsalcılar, masalcılar,
halciler, falcılar
parmak izleri sıfır, duruşları italik olanlar
artık değeri cinine tonik yapanlar
muhtelif muhterem darbeler
heveslerde, tutkularda pür ihtilal.. geçinenler!
sizler!
geçinemeyenler, neme gerekçiler, emekçiler,
emzikçiler, hainler, halidler, oğlanlar!
yolda saati başkasına sorup
sigarasına ateş alıp
sendikaların apışarasında elle doyuma ulaşanlar! Sizler!
aydınlar! aydıngerler, kolay gelsinciler,
asimetrik esinciler
******cuklar, osurukcular,
üfürükçüler, geri zekalı çocuklar! - ki şehsuvar'ın
anayasası..
mayistler, septemberistler!
sizler!
free gitaristler, peace veletleri, makinistler!
din sülükleri! varoluşçular: kapı komşularım!
sloganın, olağanın şairleri!
sosyal yanları kapitalleri, kapitalleri
yalnızca soğan-ekmek-sosyalizm olanlar!
otuz yaşına kadar solcu
otuz-elli arası sosyal adaletçi
ellisinden sonra bunayıp, otobüslerde
bayanlara arkadan yaslanarak mutlu olabilen
fevkalade entellektüellerimiz!
captain black'çiler, bafra'cılar
bir afra bir tafracılar, taşralılar
vay gülüm doğu diyenler, yesinler seni müstehcen bantını
mantığına yapıştıranlar!
piyanist-şantörlerim: hormonlarım benim!
marxist-şantörlerim: kabaetimin kenarları!
sizler!
liberaller, helaller, haramlar, sadrazamlar
hamlar, hamcık ağızlılar, popodan bacaklılar
omuriliklerini testislerinde saklayan delikanlılar!
amcalarım, teyzelerim; siz, homoseksüeller!
feministler, androsantrikler, sosyal demokratlar,
teokratlar, aristokratlar, sen sümüklü burjuvazi!
oportünistler, optimistler!
bir teselli ver'ciler, allah vergisi takılanlar,
öğrenciler, saygın öğretim üyeleri, seks yıldızları,
heyy! Sizler!
arkadaşlarım, alışamadıklarım; ellerim, ayaklarım!
sizler!
idealistler, egoistler, ütopistler, narşistler!
Ben
şehsuvar!."
sığ sıkıntılar ardınca yükselen havuz
kırmızı balık, bozuk abajur, kullanılmış jilet
sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla
siz olan şehsuvar!
Ben
şehsuvar!
sığ sıkıntılar ardınca yükselen buhar
çocukluğunu yaşayamadan büyümüş bir tümör
kandırılmış, tanınmamış kretuvar; unutulmuş
bir tornavida, hiçbir işe yaramayan çivi,
sınırlara mayın döşeyen bakışlarıyla
siz olan şehsuvar! O sınırlar
sizin sınırlarınız. Ben
şehsuvar!
sığ sıkıntılar ardınca yükselen belediye otobüsü
abonman biletlerimi sizler mi çaldınız?!
- daha önce karşılaştığımıza
eminsiniz, değil mi?
IV.
gece
saçlarına kadar sokulur
güzelliğine atılan
ilmiklere kadar ulaşır!
aşkı geçelim. Onu geçelim. Onu unutun!
onu unut şehsuvar!
ya da kımıltısız bir kuş oluşu
istiklal caddesi boyunca yatar!
ah sultan!
bir vahşi at almış altmış dağı aramıza taşır!
gece
saçlarına kadar sokuldu da
güzelliğine atılan
ilmiklere kadar ulaştı.
biz
şehsuvar
ulaşamadık!
- heyhat! şehsuvar öldü de gitti bile
hala onu filan tanıyamadık!
ah! sultan! ah! şehsuvar!
dikdörtgen dudaklarda
ne çok
yuvarlak sözcükler vardı.
hangi birini böldüm ötekine
diğeri beni kalabalık masasına çağırdı!
Sacrifice
Sana bugün bir abajur aldım:
Birşeyin ucunda durur da yeşil chevrolet
Kapıları açık, baltimor plakalı, usta işi
Teybinde elton john'dan sacrifice
Biz sahile doğru yürümüşüz
Ayakizlerimizde ölüp erimiş peri pelerinleri
Periler birbirine düşman, pelerinler birbirine küs
Sana bugün bir mektup yazdım:
En çok
En çok güllerden söz ettim
Saydam, renksiz, özgür güllerden
Bir gül olmak korkusundan
nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
Sağda solda yakılıp unutulmuş sönmüş sigaralar
'Canım...' diye başlanılıp
Yarım bırakılmış bir sürü kâğıt parçası
ruh parçası
aşk parçası
buğu parçası
haz parçası
paramparça içime paramparça bir kış gelmiş
biliyor musun ben daima
Kışları saklanırım kan
Kan ödüldür açıkçası
Sana bugün bir kurban kestim
Hala ağrıyor ve akıyor bileklerim
Gelip geçici bir seyahat
Üzerinde konuşulmamış bir sevgi
Karşılıklı hoyrat kullanılmış bedenler
Aydı dalda karşılaşan iki çocuk sincap
Dal, ağacına düşman, sincaplar birbirine küs
Dudaklarda müstehzi bir hal
Yani bir yere vurup kaybolan far ışığı gibi
Bir an aklıma vurup kaybolan o fevkalade hayal
Vurup kaybolan ruh ve aşk parçaları
Beyaz ve terli alnımda belirip dolaşan
Delikanlı tanrının eli
Usulca düzeltirken ıslak kâkülümü
Otuz yıllık ömrümde ilk kez düşledim ölümü
Bugün sana abajur aldım, bir mektup yazdım
Sana, diyorum, bugün bir abajur ve mektup
Ben bugün sana öldüm başkasına değil
Sana, diyorum, bugün bir abajur ve mektup
Ben bugün sana öldüm başkasına değil
Hani o chevrolet yeşil, kapıları açık
Teybinde elton john'dan sacrifice
Avcumda, pembe, ziftli bir alyans
Vurup kaybolan buğu ve haz parçaları,
Biriktirdiğimiz
Zamanla biriktirenle biriktirilenin
Birbirine karıştığı
Ben de bir eşya mıyım diye düşündüğü
Üzüldüğü şey
Bir tüy gibi yanınıza gelip
Bir tüy gibi dokunup ürpertip
Sonra
Sonra geri çekildiği... sacrifice...
Koskoca bir aralık ayını müzikle geçirmiştik
Sokaklarda elimizde şarap şişeleri
Adlarımızın yanyana olduğu
Kalpler kazımıştık ağaçlara
Modern çağın gereklerine inat,
biz romantiktik biz birbirimizi seviyorduk
biz ayrılmayacaktık biz arabesktik biz...
Bugün bir abajur aldım sana
eve geldim
yatağın hep sol tarafında yatardın
sol taraftaki başucu sehpasına yerleştirdim onu
bir ampul taktım sarı soft hep istediğin gibi
ışığında bir mektup yazdım sana
teypte elton john'dan sacrifice
Beni terkettiğini bildirdiğin o telefon konuşması
Gözlerinin gencecik mavisi
birden başlayan, o telaşla, bütün gece yağan
Yağmur geldi hatırıma
Nedenini hatırlamıyorum ama ağladım
Yüzüme kapanan ellerin
Yüzümü yeryüzüne karşı perdeleyen ellerin
O okyanus ellerin geldi hatırıma
Kaset sustu kapandı yeşil chevrolet'nin kapıları
Tuvalette sarıldım jilete hasretle öptüm
Ampul patladı bir anda alev aldı abajur
Kan ödüldür
Kanımı bu gece dışarı gezmeye çıkarttım
tenler birbirine düşman, aşıklar birbirine küs
nedenini hatırlamıyorum ama utandım
utandım
TÜRKİYE
Oğlanlardan ve alkolden vaktim arttıkça seni düşü-
nüyorum Türkiye, inan doğru bir kere yanılmasam
ve ruhumun yavşak zıpırlığı, hiç değilse ayık
dolaşmayacak kadar dürüstüm,
Türkiye, Tarkan öleli çok oldu, artık onu unut; bunadı kurt.
playboy'a annemin çıplak resimlerini
satarak Beyaz Saray'a sırnaşmayı düşlüyorum
spermi biraz fazla kaçırdığımda,
Bes parasız paraladığım sokaklarında embesillerini
ve taşak kalpli aydınlarının sidik yarışlarını
görüp bol bol osuruyorum, başbakanı dinlerken
televizyon karşısında ekrana ekmek teknemi açmak
ya da esrar içmek, geğirmek en büyük mutluluk bana verdiğin
Otuz bir çekmediğim günlerde düşler kuruyorum senin
hakkında, hür hülyalarımda sana zerre kadar
yer vermiyorum ama, maalesef ayakta kalıyorsun
Sosyal demokrat idiotlarini, ****** tavukların
uğrak yeri sanat galerilerini, festival sarkaçlarını,
ölüsevici kültürünün uyanık tezgahtarlarını
ve tezgahın altında neler döndüğünü
farkedecek kadar sosyalistim
Hapsine düşmedim henüz, o yüzden tam solcu
sayılmam köle pazarı piyasasında, kıçına cop
girdiği için şair olanlardan da değilim; eli
kulağındadır tımarhanelerinden birinde tescilli
manyak olmamın ve koynuna girmediğinden dorukta sıçanların,
o yüzden ipneliğim de test edilip onaylanmadı,
Uyuşukluklarıyla iktidara peşkeş çekip
çaktırmadan, sonnet'leriyle, balad'larıyla
köçekleşen, raconları kıyak geçme üzerine kurulu
mason-ulema tayfanı da tanırım, sen de bilirsin ki
havlayan it ısırmaz Türkiye, bak, bizbizeyiz,
çekinme, şu azınlıkların ne zaman kesip
kızartacağız, cok acıktım Türkiye,
Nazım'ı severim, buna kızabilirsin, ama bazı
-ne demekse- naif şairlerin, devlet sanatçısı
olmasına ve adının iktidar şakşakçısı
starlarla bir anılmasına dair çabalarına izin
verdiğinden, sana korkunç müteşekkirim, intiharımı
hızlandırıyorsun böylelikle, böylelikle artıyor kirim ve
seninle kirimiz, ne gam? iyi akşamlar. Persil Supra.
Mustafa Suphi, artık hamsi mi türkiye, dikkat et,
balıklar örgütlemesin,
Allah'a inanmıyorum, Osmanlı'yım velhasıl, akın
edip Avrupa'ya, toplayıp getirmesem de cillop
gibi veletleri, n'apalım, burdaki lumpen
teen-ager'larla idare ediyorum,
Türkiye, ayıptır sorması ne zaman akıllanacağız;
Türkiye, Kıbrıs'ın yakasını ne zaman bırakacağız
ve ne zaman yaraşır olacağız devrim şehitlerimize,
Türkiye, hiç terbiye edinemedim, yeteneğim bu kadar;
çük kadarken okudum Sabahattin Ali'yi,
Kafka'yı, Dostoyevski'yi, London'ı, Kapital'e başlayışım
babamla aramızda çıkan küçük bir harçlık sorununa dayanır,
IQ'larımızın düşük olduğunu sanmıyorum, peki
bir eşşek şakası mı bu; köy enstitüleri,
halk eğitimler, halkevleri ne ayak; Behice Boran,
iyi ki unutuldu; iyi oldu, eline sağlık türkiye,
Hasbelkaderbir önerim var: CIA, Eurovision'u
kazanmamızı, AET'na girmemizi sağlayamaz mı acaba, şüphesiz,
eh benimki de salaklık, haklısın Türkiye,
Bizi milletçe sevmeyenlere ayar oluyorum; ağızlarını
burunlarını kırarak onlara medeniyet öğretmek istiyorum
Türkiye,
Ben, sex-shop'ların, komünist partinin, müslüman
demokrat partinin, rock partinin, çeşit çeşit
gay barların açılmasını, askerliğin kaldırılmasını
istiyorum Türkiye; bu topraklarda Nobel, Oscar, LSD,
Özgürlük ve sik anıtlarını görmek istiyorum: kişi başına
düşen milli gelirden bana ait payı iade ediyorum bütün
bu harcamalar adına sana; hapishaneler, hayvanat
bahçeleri, kamplar, tımarhaneler boşaltılsın derhal;
ben bütün kentlerinde barışla, erdemle, insanlık haklarımla
keyiften gebere gebere, ıslık calarak dolaşan bir seyyah olmak
istiyorum; Mandela kötü adam, döv onu Türkiye,
'Uzak Asya'dan gelip Akdeniz'e bir kısrak başı gibi
uzanan bu memleket..sizin! afiyet olsun efendiler'
demekten bıktım, bıktık,
anlıyor musun, orda mısın Türkiye,
Ama yine de memnun olmuyorsan bu tavırdan ve kızıyorsan
ve sinirleniyorsan, olsun, biz yine geliriz; yine yazar,
söyleriz; ölürüz; biz yine gideriz; sen, rahatını bozma
o zaman, güzel bir çocuk gibi bu şık dünya yatağında,
böyle masum böyle mazlum uyu Türkiye.